8 Kasım 2007 Perşembe

*Karikatürcü Akdağ SAYDUT soruyor: " Çin’i nasıl bilirsiniz?"

Değerli Dostlar,
Bugün sözlerime bir iki soruyla başlamak durumundayım.
1. soru geliyor.
Sorumuz şöyle:
-Son günlerde ÇİN’e gittiniz mi?..
*Anlaşıldı; gitmeyenler gidenlere oranla hayli fazla.
-Peki, son günlerde internete girip de www.mizahvecizgi.com ‘u incelediniz mi?
*Tamamdır, iyi ettiniz.!.. (Hayır, siteye girmeyenlere değil sözüm...)
* * *
Sözlerimize pat diye sorularla başlayınca, bizimkisi biraz Nasrettin Hoca’mızın işine benzedi Sevgili Dostlar!.
Hani HOCA, camide vaaz ederken sormuş:
“-Ey cemaat, size ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?”
Cemaat, haklı olarak; “Hayııır!.” deyince, “-İyi o zaman” demiş.
Kürsüden inince de; “-Demek ki anlatacaklarımın sizce bir hükmü yok!.” diye de eklemiş Hocamız.
Bir sonraki vaazında yine aynı soruyu sorup da, “tecrübeli cemaat”ten; “Eveeet!.” yanıtını alınca da;
“-Madem ne anlatacağımı biliyorsunuz, tekrarı gereksizdir.” karşılığını verir Nasrettin Hoca.
Yeni vaazında faka basmayacaktır cemaat. Aralarında anlaşma yaparlar. Hazırlıklıdırlar.
HOCA, vaaz için yine kürsüdedir. Sorar o bildik sorusunu:
“-Ey cemaaat, size ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?”
“Cemaat hazırlıklıdır” dedik ya... Bir bölüğü, “Eveeet!.” diye ünlerken; bir bölüğü de, “Hayııır!.. Bilmiyoruz!..” diye ünler.
İstihzalı bir tebessümle kürsüden seslenir HOCA:
“-Madem öyle, bilenler bilmeyenlere anlatıversin gayrı!..”
* * *
Sevgili Dostlar,
Sözlerimize sorularla başlayıp, Nasrettin Hocamızı da bir fıkrasıyla yad etmemiz boşuna değildir. “Bir mizahçının gözüyle ÇİN ellerinde gezmek nasıldır?”ı merak ediyorsanız; karikatürcü arkadaşımız Akdağ SAYDUT’un WEBsitesi http://www.mizahvecizgi.com/ ‘u ziyaret etmelisiniz. Aman ha!.. Bildiklerinizi de bilmeyenlere anlatın lütfen!..
Akdağ SAYDUT’un ilgi çekici “Çin Gezi Yazısı”nın bağlantı adresi şöyle:
http://www.mizahvecizgi.com/orta_kolon_haberler.php?subaction=showfull&id=1194389797&archive=&start_from=&ucat=2&
............... Sevdakâr ÇELİK

.-.-.-.-.. oOo
Beğeniyle okunacağına şüphemizin olmadığı Akdağ Saydut yazısından...
TADIMLIK:

GİTTİK GÖRDÜK, YAZDIK ÇİZDİK
Çin’i nasıl bilirsiniz?
İyi bilirdik! Bizim öğrendiğimiz, bildiğimiz Çin Marko Polo’nun seyahatnamesi ile başladı. Hayallerimizdeki Çin “Pekin’de Elli Beş Gün” adlı filmin görüntüleri idi.
Pearl Buck ,Ana adlı kitabında sosyalizm öncesi Çin’de sosyal yaşamı anlatıyordu. Buradan aklımızda kalan Çinli kadınların ayaklarına nasıl eziyet edildiği idi. On buçuk saat süren hava yolculuğundan sonra Pekin’e inince onların dolaştığı topraklara bizde ayak basmış olduk. Mao Zedung onların ayaklarını, o cendereden çıkartmış. Orada söyleştiğimiz Çinli rehber anlattı. Söz Mao Zedung’dan açılınca aklımıza “Son İmparator” filminin görüntüleri geliyor. Bu görüntüler değişen Çin’in resmiydi. Bir de Tenten’in Çin macerası (The Blue Lotus) var. Batılı kaynaklar Çin’i bize nasıl anlattıysa biz de Çin’i öyle hayal ettik. Kafamızdaki ilk Çin imajı geleneksel giysili, sarkık bıyıklı, sırıtkan ve iki büklüm eğilmiş bir Çinli idi. Irkçı bir yaklaşımla zihinlerimize pompalanan olumsuz bir görseldi o. İkinci imaj Mao’nun kreasyonlarından çıkan tek tip giysili Çinli. Tek tip giysiyle eşitlenen, denklenen ve toplumcu toptancılığın içinde bireyselliğini göremediğimiz insanlar. Tienenman Meydanı’ndaki tanklara direnen öğrencinin beynine sıkılan kurşun da bu tabloyu tamamlıyordu. O görüntüyü totaliter rejimin fotoğrafı olarak aklımızda tuttuk. (...)

Hiç yorum yok: