19 Mart 2010 Cuma

Oğuz ARAL'ın kaleminden BÜLENT DÜZGİT
"HEM TERBİYELİ, HEM MASUM HEM DE KARİKATÜRCÜ!"

Sedat Nuri, Cemal Nadir, Sururi gibi eski ustaların günümüzdeki izdüşümü. Hem yeni bir çizgi diline, hem de eski bir İstanbul çelebisinin birikimine sahip olmak zordur. Bülent'in karikatür sanatındaki başarısı işte burada!
Haberi Yalçın Pekşen'in yazısından öğrendim; Allah'ım, Bülent Düzgit açık kalp ameliyatı olmuş. Açık kalp ameliyatı ne demek? İnsanın göğsünü kesip-yarıp kalbini ellerine alıyorlar. Sonra da (ellerine sağlık) yontup-biçip yerine takıyorlar.

Halkı haberlendirme iddiasında olan biz gazeteciler, artık aynı gazetede çalışan arkadaşlarımızın hastalık haberlerini bile yine gazetelerden öğrenmeye başladık.
Eskiden birimiz nezle olsa, nezlesi gazetenin yarısına geçerdi. Çünkü burun buruna çalışırdık. Ama şimdi Bülent, bu yeni moda lüks otel azmanı Medya Towers dedikleri Hürriyet Gazetesi'nin üçüncü katında çalışıyor, bense beşinci katında... Yani birimiz Madagaskar'da oturuyor, diğerimiz Sicilya'da. (...) >>devam>>
*
.
Mehmet Y. YILMAZ yazıyor
Şahane bir insanı kaybettik
YILLARDIR bu köşede her gün izlediğiniz, bir sabah vakti içinizde sıcak bir tebessüm yaratacak karikatürleri artık göremeyeceksiniz.
Çünkü Bülent Düzgit’i kaybettik.


Hepimize sıcak ışıltılar saçan o pırlanta kalbi hem ona hem de bizlere ihanet etti.
Bülent Düzgit’i tam 25 sene önce Cağaloğlu’ndaki Hürgün binasında tanımıştım.
Ben yeni dergiler çıkarmak için o binaya transfer edilmiş “genç gazeteci” idim, o da efsanevi Çarşaf dergisinin en parlak karikatüristi.
Biraz çekinerek “Benim dergilerim için de bir şeyler çizmek ister misiniz” diye sorduğumu hatırlıyorum. Onun, o mahcup tebessümü ile “Nasıl uygun görürseniz” dediğini de.
O yanıtı duyunca dalga geçtiğini düşünmüştüm, tanıdıkça bunun doğal üslubu olduğunu öğrenme fırsatını da buldum. (...) >>devam>>

Hiç yorum yok: