Her zaman aklımın bir
köşesinde tuttuğum bir sözü vardır Cemal SÜREYA’nın. Der ki:
“(...) Nedir beğeni? Güzel
olanı şıp diye buluvermeyi sağlayan görgü bütünü. Evrenseldir beğeni. Bir sanat
dalının yalnız bir kolundan tat alanlar, öbürlerini hiçleyenler, belki o alanda
uzmanlaşabilirler, ama beğeniye ulaşamazlar.”(1)
Bu söz beni Nâzım’a,
Sabahattin Âli’ye; Hasan Hüseyin Korkmazgil, Metin Eloğlu ve Fakir Baykurt’a
(...) çıkarır örneğin. Ve kuşkusuz Cemal Süreya’ya...
Onlar ki, şiirlerini/yazılarını dönüp dönüp ve her dem beğeniyle okuduğumuz ustalardır.
Onlar ki, söz ustası oldukları kadar; RESİM, DESEN, ÇİZGİ (...) mevzuunda da mahirdirler.
Sanatın yalnız bir kolundan tat alıp da öbürlerini hiçlemedikleri için, gerek “şiirde/yazıda” ve gerekse yüreğe dokunma mevzuunda da mahirdirler.
Onlar ki, şiirlerini/yazılarını dönüp dönüp ve her dem beğeniyle okuduğumuz ustalardır.
Onlar ki, söz ustası oldukları kadar; RESİM, DESEN, ÇİZGİ (...) mevzuunda da mahirdirler.
Sanatın yalnız bir kolundan tat alıp da öbürlerini hiçlemedikleri için, gerek “şiirde/yazıda” ve gerekse yüreğe dokunma mevzuunda da mahirdirler.
...
Değerli şair Hüseyin ASLAN’ın büyük bir
incelikle adıma imzalayıp gönderdiği son kitabı, şiirleriyle –daha bir
yakından- tanışmamı sağladı. Severek ve beğeniyle okuduğum “SUYUN KALBİ” şiirleri; yüreğe dokunan, içtenlikli, “Duygu”lu ve üstelik “Umut”lu şiirlerdi.
...Sözlerime Cemal SÜREYA’nın bir saptamasıyla başladığımı unutmuş değilim.
Aslında şunu demeye getiriyorum:
Hüseyin ASLAN’ın şiirinde ortaya çıkan etkileyici gücün, “ÇİZGİ”yle de çokça ilgisi vardır. O da sanatın bir başka alanında varlık göstermiş olmanın sağladığı güçtür...
Sanatsal uğraş(lar)ından ötürü kendisini tanıyanlar bilir. Hüseyin ASLAN, şiir becerisi yanında “ÇİZGİ” becerisi de olan bir sanatçıdır. Karikatüristtir. 1964 yılında Erzincan’da doğup, İstanbul’da yaşadığını söylemekle yetinmeyelim. Şiirlerinin; Kar, Bizim Mahalle, Yasak Meyve ve Süje dergilerinde, antolojilerde yayımlandığını; 2013 yılından başlayarak, çok önemli “beş” ödül aldığını da belirtelim. Karikatürlerinin Özgür Gündem ve BirGün gazetelerinin yanı sıra Gırgır, Çarşaf, Fırt gibi ulusal mizah dergilerinde yer aldığı; bir kişisel ve birçok karma sergiye katıldığı da O’nun özgeçmiş bilgileri dâhilindedir.
Pavarotti’nin
baktığı pencereden bakanlar bilir ki; “Yeteneğin yanı sıra tevazudan
vazgeçmemeyi gerektirecek kadar zekâ da gerekir.”
Değil mi
ki, sanatçıya yakışan şeydir “tevazu ve zarafet”... Tıpkı -şiirimizin büyük ustası- Nâzım’a
yakıştığı gibi... Tıpkı tüm diğer büyük ustalara yakıştığı gibi...
Tüm bu
düşünceler toplamıyla Sevgili Hüseyin ASLAN’a teşekkür ederim; tevazu ve
zarafetle elime ve evime ulaştırdığı SUYUN KALBİ adlı şiir kitabı için... Sağ
olsun.!.)
...
“Kılıç kalkan gürz ve at
Ta çocukluğumdan beri
Ne buldumsa okudum
Sonunda anladım ki
Bir kitapta resim şart”
...
Hüseyin ASLAN, sanki kendisiyle
aynı topraklarda boy veren ve “Bir kitapta resim şart” diyen Cemal SÜREYA
ustanın gönlüne su serpmek için “SUYUN KALBİ”nde üç güzel karikatürüne de yer
vermiş. İyi etmiş. Keşke daha çok olsaydı. Olsun, bu kadarı da bir şeydir.
...ve diyelim ki:
-Tohumu besleyen / salt, tohumun
kendisi değildir
topraktır, sudur, güneştir,
havadır
tohum, -yalnız başına-, tohum
bile değildir çünkü...
-Yazıyı*şiiri besleyen de
öyle...
Yazıyı*şiiri besleyen/
salt, yazı ve şiir değil(dir);
müziktir, resimdir, tiyatrodur,
heykeldir, aşktır, açlıktır, açıklıktır
buluttur, umuttur, sudur...
...
okuyunca görülecektir ki:
-“SUYUN KALBİ” sadece bir
şiir kitabı değil, hayatın içinden derlenmiş zengin bir toplamdır. Yaralı
kuşların yasını tutmak ve tüm kuşları dillerinden tanımaktır örneğin. Dilin
mahzenlerinde saklanan ol gizli tarihi deşifre etmektir bir de.
Hâsılı kelâm; çakmaklara
gaz doldurmak değildir Hüseyin ASLAN şiiri. Hayata karşı sorumluluk duyan ve bu
bilinçle hayata tanıklık eden bir duruşun şiiridir.
...
Özdemir ASAF, “Bir Kelimeye/ Bin anlam yüklediğim zaman/ sana sesleneceğim” demiş
ya, Ultra adlı şiirinde; okuyunca Hüseyin ASLAN şiirlerini; abartıya kaçmayan,
yerinde imgeleriyle; yani “bin anlam yüklenmiş” sözcükleriyle/söz öbekleriyle
karşılaşıyorsunuz.
Okuyucusuna maharetle
seslendiğini duyumsuyorsunuz.
İçsel yolculuklara
çıkıyorsunuz bu imgeler sayesinde...
Zaten sanat, biraz da bu
“içsel yolculuk hali”nden başka nedir ki.?.
İnsan ki, bu yolculuklarda
hep; sevdiği sesleri, kokuları, kaybettiği çocukluğunu, gençliğini,
hasretlerini, dostlarını, arkadaşlarını ve anne babanın eşsiz sevgi ve suretlerini
ve doğduğu topraklara benzeyen toprakları arar bir ömür boyu. Farkında olarak
ya da olmayarak arar... Farkında olmayanlar için hazin bir yolculukken, farkında
olanları bilgeleştirir bu “içsel yolculuk”lar... Ve bu yolla sağaltır
yaralarını şiire emek ve gönül verenler...
Sadece şiire değil,
tümüyle sanata gönül verenler; yaralarını sağaltmak kadar, dünyayı da yaşanır
kılmak peşindedirler. İşte bu nedenle; dostluktan, barıştan, kardeşlikten,
doğruluktan ve güzellikten yanadır sanat.
İlyas SALMAN, “Sanat, ölümü korkutmak için yapılır.” derken; Levent KIRCA’nın, “İnsanları sanattan
uzaklaştırırsanız, sera tipi insan yetiştirirsiniz. Kokusuz ve lezzetsiz olur.”
demesi yabana atılabilir mi?
Sanatın gerekliliği üzerine Frederick WİLLİAM’ın
söylediği şu söz de akılda tutulmalı: Bir ülkede akıl, sanat ve maharetten çok
maddi servete kıymet verilirse; bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar
boşalmıştır.
...
Maddi servete kıymet
verenlerin “ayak”larıyla dolaştığı Âlem’i; sanata emek ve gönül verenler,
“içsel yolculuk”larıyla gerçekleştirir. Acemi olarak başladıkları bu
yolculuktan, “ruhları derin ırmaklara benzeyen”(2) bir bilge olarak dönerler.
Fena değildir, iyi şeydir.
“Seyyah
olup bu âlemi gezerim” diyen Ozan da(3), içsel yolculuğuyla
dolaşmamış mıdır âlemi?
...
Biraz soluk alıp, diyelim ki:
-Tüm bu sözleri bize ilham eden, “Suyun Kalbi” adlı kitaptır. Hüseyin
ASLAN şiiridir.
İlk sayfalarını çevirip okumaya başlayınca, içsel yolculuklara hazır
olmalısınız. Örnek mi?
İşte:
“yürüdüm bir başıma
yılankavi yollar geçtim
ruhum eski bir köprü”
...
İtici bulduğum beylik bir sözdür; “Bir solukta okudum.” sözü.
Söz, ama içtenliksiz. Söz, ama bana ait değil; “Bey”lik...
Bu nedenle, “SUYUN KALBİ’ni bir solukta okudum.” diyemem.
Okudum, lakin yığınla dizenin altını
çizerek...
Okudum, lakin dönüp yeniden okuyacağımı
bilerek... Ve düşünerek/ yani ister istemez, düşünerek...
...Şimdi yeniden kitabın sayfaları arasında dolaşıp, son birkaç
örnek aktarmakla yetinelim / etkileyen dizelerle bitirelim:
- “gölgenin de bir ömrü varmış”
-“yeni sözcükler edindim dilime
inatçı bir dilencinin elleriyle yalvardım”
-“çocuklar kalbimin hizasında birer tanrı”
-“annemin adını nehirlere benzettim.”
-“atların bir mavilik olarak belirdiği yer
işte çocuklar dedim sanki büyüyorlar sanki yaşlılar”
-“bir avucumda
çocukluktan sayılmayan günler
diğerinde yaralı bir resim”
-“kuşlar tutuyor ucundan sesimin”
-“atlar uyurken büyüdüm”
-“gövdemin yarısı öksüz kimseye diyemem”
-“eski bir gemiyim uzak denizlerde
bir öyküm var benim de
sesimin yıldızlara ulaştığı yerde”
-“yas tutulur buralarda çocuklar doğarken”
-“üç vakit korkuyla büyüdüm
varsın bir ayağı kırık
güvercin konsun kanıma”
-“soluğuma konmuş atlar şahlanıyor”
-“atlardan önce koşan zaman”
-“metruk bir yara gibi duruyordu
duvardaki kurşun izleri”
-“kim uslandırabilir ki kanayan dili”
-“bir kuş uçtu yaralarından”
-“kalbim çarpıp duruyor
inatla kuş seslerini basıyorum yarama”
-“yeni sözcükler edindim dilime
inatçı bir dilencinin elleriyle yalvardım”
-“çocuklar kalbimin hizasında birer tanrı”
-“annemin adını nehirlere benzettim.”
-“atların bir mavilik olarak belirdiği yer
işte çocuklar dedim sanki büyüyorlar sanki yaşlılar”
-“bir avucumda
çocukluktan sayılmayan günler
diğerinde yaralı bir resim”
-“kuşlar tutuyor ucundan sesimin”
-“atlar uyurken büyüdüm”
-“gövdemin yarısı öksüz kimseye diyemem”
-“eski bir gemiyim uzak denizlerde
bir öyküm var benim de
sesimin yıldızlara ulaştığı yerde”
-“yas tutulur buralarda çocuklar doğarken”
-“üç vakit korkuyla büyüdüm
varsın bir ayağı kırık
güvercin konsun kanıma”
-“soluğuma konmuş atlar şahlanıyor”
-“atlardan önce koşan zaman”
-“metruk bir yara gibi duruyordu
duvardaki kurşun izleri”
-“kim uslandırabilir ki kanayan dili”
-“bir kuş uçtu yaralarından”
-“kalbim çarpıp duruyor
inatla kuş seslerini basıyorum yarama”
...Fark ettiğiniz gibi, “SUYUN KALBİ”ni anlatmak için “son birkaç
örnekle” yetinilmiyor.
Belki siz okuyunca Suyun Kalbi’ni –sizde yaptığı çağrışımları esas
alarak- başka dizelerin altını çizecek, başka şeyler düşüneceksiniz...
“SUYUN KALBİ” iyi bir şiir kitabı diyeceksiniz.
“ben ki tüm kuşları
dillerinden tanırım
ve yağmurun sesini
içtiğim sulara benzetirim”
...
Siz de okuyunca Suyun Kalbi’ni; yüreğine, beynine, ellerine sağlık
Hüseyin ASLAN diyeceksiniz.
Ben dedim bile...
Sevdakâr ÇELİK
22.06.2016mn
...
Dipnotlar:
(1)_Cemal Süreya (Milliyet
Sanat, sayı:1o6- 15 Ekim 1984)
(2)_ “Büyük ruhlar derin
ırmaklar gibidirler, her an diplerini tazelerler."
Panait Istrati
(3)_Pir Sultan Abdal
1 yorum:
Harika... Şairin de şaire bu eşsiz değeri biçenin de yüreklerine sağlık.
Yorum Gönder