*Huysuz olmasa
tatsız tuzsuz olurdu*
Uzun bir boy, boğazına düşkünlüğünün tersine inceye yakın bir yapı, saçsız geniş bir alnın hemen altında kalın çerçeveli ve kalın camlı bir gözlüğün gerisine saklanmış gibi uzun ama hafif gerdanlı bir yüz...
O yüzü anlamlaştıran, çevresini radar gibi sürekli süzerek tarayan ve yakaladığı inanılmaz ayrıntıları saptayarak belleğine bir fotoğraf gibi işleyen bir çift göz.
Biraz alaycı ince dudaklar, hemen onları örten gelişigüzel bırakılmış savruk, alabildiğine özgür bıyıklar.
İnsanı tedirgin edecek kadar haşin, affetmesiz havası veren bir eda ve ona tam uyum sağlayan bir ses tonu.
Dış görünüme bakarsanız kolayca yanaşıp ahbap olabileceğiniz bir tip değildir Oğuz Aral. Ama ya onun gerisindeki kişi? O usta...
Kimdir o?
O, pırıl pırıl, kırılgan, sevecen yürekli biridir. İnsan sevgisiyle dopdoludur ama insanlardan kaçar. Yalnızlığın derinliklerinde mizah yaratıcılığını doruklara çıkaran biridir o.
O anlaşılması güç bir sanatçıdır. O Oğuz Aral'dır. Onu benim diyen babayiğit bulup çıkaramaz daldığı derinliklerden. Ona sokulamaz, onunla bütünleşemez. Onun büyüsü bir başkadır. Onu kimse kolay kolay çözemez.
Çözmeyi başaran da onun dünyasındaki mutluluğu tattığı zaman gerçek yaşamın sırlarını öğrenir.
Oğuz Aral bizim yokuşun su katılmamış emekçilerinden biridir. Yıllar boyunca bıkmadan usanmadan çizerek ekmeğini kazanmıştır.
Bir sürü genç karikatürcüyü yetiştirmiş, dünyanın en büyük mizah dergilerinden biri haline getirdiği GIRGIR'ı kurmuş ve yaşatmıştır.
Oğuz usta salt bir çizer değildir. O kalemini hem çizgide, hem de yazımda aynı ustalıkla kullanabilen olağanüstü yeteneklerden biridir.
O sokağı çizer, sokağı konuşturur, oranın yaşamını, orada yaşayan insanların esprilerini, duygularını, coşkularını, üzüntülerini dile getiren güldürü felsefesini yaratır.
Hem güldürür, hem düşündürür, hem de halkın eğilimini yansıtır. Oğuz Aral gerçek tanımıyla bir halk filozofudur. Mizah zor iştir. Hele hem çizmek, hem yazmak... Daha büyük bir birikim, güçlü bir gözlem ve sınırsız bir yaratıcılık gerektirir.
Her sanatçı gibi Oğuz Aral da alıngandır. Kendisiyle ilgilenilmesini ister.
Bu yapılmazsa kırılır, hatta küser.
Bunlar birer zaaf değil, iyi bir sanatçıda olması gereken önemli ayrıcalıklardır.
Vurdumduymaz bir kişilik hiçbir zaman sanatçı olamaz.
Çünkü o yapıda bir insan duygu adamı değildir. Oysa sanatçılık baştan sona duygu yumağı olmayı gerektirir.
Yazılarına başlık olarak koyduğu "Huysuz İhtiyar" başlığını kendi koymuştur. Doğrudur.
Ama Oğuz Aral'ın huysuzluğu tatlıdır ve ona yakışır. Huysuzluk yapmayan bir Oğuz Aral sanırım tatsız tuzsuz bir insan olurdu.
................. Tufan TÜRENÇ
(kaynak:Hürriyet-HürPortreler, o1 Ocak 2oo2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder