23 Ocak 2008 Çarşamba

mizah dergilerimiz _ 5- DOLMUŞ
DOLMUŞ
Sabah Gazetesiyle Parasız Verilir
BOYUT: 19.50x26.50, 16 sayfa -örnek sayının- KİMLİK BİLGİLERİ:
DOLMUŞ Gülmece Dergisi
Sayı:1 Tarih: 18 Ocak 1986
Cumartesi günleri SABAH Gazetesiyle birlikte parasız verilir
Yönetmen: Muzaffer ABAYHAN
Yönetim Yeri: Atakan Sok No 14 Mecidiyeköy, İstanbul
Tel: 17222 00 (16 Hat)
Basıldığı Matbâa: Atakan Sok. No: 14 Mecidiyeköy-iST SABAH Yayıncılık A.Ş.
SABAH Yayıncılık A Ş tarafından basılmıştır
...
DOLMUŞ’tan seçtiklerimiz:
Tahtadan Haftaya
CANIM BENİM !
—Şurdan bir Aksaray uzatır mısın canım?
Hay senin canına (...)! Şimdi dönüp, "Ben senin nereden canın oluyorum ulan ayı?" diye boğazına sarılmak da var ama, ben yapamam. Efendiliği seçmişiz bir kez.
Uzattığı parayı sinirden titreyen elimle alıp şoföre iletiyorum.
İsterseniz, topluma uyamamakla suçlayabilirsiniz beni. Ama zorla değil ya.! Karımdan başka birisi bana "canım" dedi mi tüylerim diken diken oluyor, ellerim titriyor. Sonra da sağ gözümün seğirmesi, kafamın sağa sola sallanması aşamalarından geçip, şakkıdı şukkudu göbek atmaya başlıyorum. Göbek atmasam, elimi kana bulayacağım.
"Hiç olmazsa şoför çenesini tutsa!" diyordum içimden. Paranın üstünü uzatırken,
—Al gözüm! demez mi!
Gözün çıksın e mi! Al işte, seğirmeye başladı meret!
Bir elimle seğiren gözümü tutup, bir elimle parayı sahibine uzatırken,
—Buyrun beyefendi, dedim.
Sanki ben öyle dememişim de,"Buyur bir tanem!" demişim gibi,
—Mersi ciğerim! dedi herif.
Daha "ciğerim”in "ci"sini duyduğumda, kafam şanzımanlı çamaşır makinesi gibi bir sağa bir sola sallanmaya başlamıştı ve bu, sonun başlangıcıydı. Sağlı sollu giriştiler:
—Niye kafanı sallıyorsun aslanım?
—Rahatsız mısın gülüm?
Durmak ne mümkün! Başladım şakkıdı şukkudu göbek atmaya:
—Yetmiiiş!.. Sekseeen!.. Şoför bey, uygun bir yerde... Doksan!., lütfen? Yüüüz!.. Karada yüüüz!..
Ben inerken şoför yolculara açıklamada bulunuyordu:
—Bizim hatta gider gelir. Delidir ama, kimseye zararı dokunmaz.
Ters bir gündü. Öyle olmasaydı, eşikten adımımı atar atmaz, patron "Niye geç kaldın yavrum?" demezdi.
Titreyen ellerimle sabah çayıma sarıldım. Pantolonumun kısmetiymiş çay.
Gerisi çorap söküğü gibi geldi:
—Ah anam, çok mu canın yandı?
—Ama gözüm, sen de biraz dikkatli ol!
Yavrucuğum, niye bir doktora görünmüyorsun?
"Yetmiiiş!.. İzin verdiğiniz için sağ olun beyefendi... Sekseeen!.. Yarına bir şeyim kalmaz efendim... Doksaaan!... Çok anlayışlısınız... Yüüüz!.. Evet, artık doktora görünmeye kararlıyım... Karada yüüüüz!.."
Eve gidinceye dek dört dolmuş değiştirip, toplam kırk beş dakika göbek attım. Karım kapıyı açıp da beni görünce,
—Niye erken geldin güzelim? dedi.
—Sus be! diye bir bağırdım, komşular camlara üşüştü, karım içini çeke çeke ağlamaya başladı.
Ben böyle bir kabalığı nasıl yapmıştım? Karımı nasıl incitmiştim?
Hemen kucakladım,
Yavrum, dedim, beni bağışla! Çok sinirliydim be güzelim. Canım benim! Bağışlıyorsun değil mi? Sen benim gözümün ışığı, ciğerimin soluğusun.
Karımın gözleri yaşlıydı ama, gülümsüyordu.
—Benimle hiç böylesine tatlı konuşmamıştın şimdiye dek!" dedi.
—Bundan sonra konuşacağım gülüm. Yüreğimin yağı, dalağımın zarı karıcığım! Böbreküstü bezim benim!
......................... Muzaffer Abayhan

PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam

Hiç yorum yok: