22 Eylül 2008 Pazartesi

Karikatürcü Gülseren Bebek'in radyo programında
“Karikatür, şiir, mizah, sanat... kısaca, hayat”ı konuştuk.

<-- Büyük boyutta izlemek için resmin üzerini "tık"layınız.!
*....Değerli Dostlar,
Lisede girdiği Tarih derslerini ezbercilikle geçiştirmeyen; branş bilgileri vermek dışında, öğrencilerinin farklı yeteneklerini de gözeten ve onların bu yanlarını geliştirmek için çaba sarf eden Eğitimci-Yazar Alibey Doğan; “Abi, bir öğrencim var; derste, karikatürümsü resimler çizerken gördüm onu. İlgileneceğini düşünerek sana yönlendirmek istiyorum.” demişti, yaklaşık üç dört yıl önce.
Yaşam ilkelerimize uygun bir öneriydi bu. “Memnuniyetle” karşılayacağımız bir öneri...
Olanaklarımızı, bilgimizi (...) çevremizle paylaşmak; çok gerekli ve doğaldı bizim için.
*
Böyle bir gelişmeden sonra Gülseren Bebek’i tanımış oldum.
*
İstemeye görsün; insan, akıl ve yüreğini koyduğu herhangi bir işi başarabilirdi.
Yeter ki; “maymun iştahlı” olmasın... Ve saman alevi bir heves içinde olmasın.
(-ki, çocukluktan başlayarak; bu konuda da ciddi bir eğitim gereklidir.)
*
Gülseren bizi hayal kırıklığına uğratmadı... Gönül verdiği karikatüre iyi başladı, iyi sürdürdü.
Başladığı işin sonunu getirecek bir tutarlılığa sahipti. Gayreti, nezaketi, içtenliği ve asaletiyle yüreğimizde saygın bir yer edinmesi zor olmadı.
Karderizmir’in aylık toplantılarına , karikatür sergi ve etkinliklerine titizlikle katılması; ona olan güvenimizi artıran unsurlardan bazılarıydı.

Kısa sürede büyük bir aşama kaydettiği karikatürlerini yayımlatmak / görücüye çıkartmak; hem onu ve hem de genç yaşıtlarını motive edecekti:
Menemen 9 Eylül Şenliklerinde (2oo6) gerçekleşen saydam gösterimizde Gülseren’in karikatürlerine de yer verdik. Sonrası geldi... Dikkatli izleyicilerimizin anımsayacağı gibi, MİZAH VE ŞİİR’de de yer aldı Gülseren Bebek karikatürleri. Üniversiteyi kazandı... Sevindik. /*Eğitimini başka bir kentte sürdürecekti. Karikatürü ihmal etmemesini tembihledik onu uğurlarken.
*
Bir şey daha oldu...
Okullar tatildedir... / Radyo sahibi bir arkadaşımla (Adem Tanrıverdi) karşılaşmışız sokakta. Merhabalaşmışız... İki çift laf etmekteyiz ayaküstü. Kalabalık arasında, Gülseren ilişiyor gözüme. Yüzünden eksik etmediği tebessümüyle geliyor yanımıza. Uzun bir aradan sonra yeniden görüşmenin sevincini paylaşıyoruz. Arkadaşımla tanıştırıyorum.
“Bir şey daha oldu...” demiştim, yukarıdaki paragrafa başlarken.
Arkadaşım, radyosunda program yapması için öneride bulundu Gülseren’e.
Mahcup bir ifadeyle, “Nasıl olur?” gibisinden, dönüp yüzümüze baktı.
“Harika!.. İyi olur... Tam isabet...” dedim her iki dostuma da.
*
Doğruydu... Gülseren, radyo programıyla da ilgi çekti, başarılı oldu, sevildi.
Okulların tatile girdiği son iki yaz sezonu, onun radyoculuk yılları oldu. Aklımızdan geçmezdi... Lakin Gülseren bizi radyo programına davet ediyordu. Memnuniyetle, onur duyarak kalkıp gittik geçen gün.
Bize iyi bir ev sahipliği yaptı. “Karikatür, şiir, mizah, sanat... kısaca, hayat”ın konuşulduğu 2 saatlik program, dinleyiciler açısından ilginç ve ilgi çekici oldu. Bu yargıya, salt, gelen telefonlardan varamazdık. İşini gücünü bırakıp, bizzat programa katılan radyo sahibi arkadaşımızın ilgi ve heyecanı da Gülseren Bebek’in başarılı programına ilişkin ipuçları veriyordu bize.
*
İçimden geldi, bir de "Son Söz" kaydedelim buraya:
Hiçbir şey yapamıyorsak, bir ağaç yetiştirelim.
Onun gölgesi ruhumuzu serinletecek /ve mutlaka içimizi de aydınlatacaktır.
..........................
sevdakâr çelik
eylül 2oo8

Hiç yorum yok: