Sevdakâr ÇELİK *yazısı* BİR PAPAĞAN KARTPOSTALININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ + KONUŞAN İNSAN İYİ İNSANDIR
Bölüm 1-)
BİR PAPAĞAN KARTPOSTALININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Gecenin ileri bir saatinde Facebook sayfama bir
kayıt yapıp çıkacakken; sevgili kuzinime bir selam bırakmak istedim.
“Merhaba!” diyecektim. Mutluluklar dileyecektim. Ve
belki bir de, “Tebessüm eksilmesin güzel yüzünden.!.” sözünü ekleyecektim /
kendisi gibi ışıklı ve güzel bir fotoğrafının altına...
Ancak bu kıymetli yakınımın Facebook sayfasını ziyaret
ettiğimde, işin rengi değişti. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Çünkü, sayfadaki en son kayıt karşısında ani bir şaşkınlık yaşadım. "Parrot" başlıklı -İngilizce- bir metin ve yayında "Papağan" resmi olan bu kartpostal, beklentime uymamıştı.
Şimdi, bu açıklamamdan sonra;
-Bunun ne mahzuru var? diyenler çıkabilir.
Doğrudur, birçokları için mahzuru olmayabilir bu
durumun. Fakat, İngilizce sözlerden oluşan bu kartpostalı görür görmez benim aklıma;
Mizah Yazarı ve Tiyatrocu Ferhan ŞENSOY’un
“İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You!” adlı kitabı geliyorsa, malum
kartpostalın benim için ne anlama
geldiğini -ve mahzuru olup olmadığını-, anlayan
anlar. :)
*
Demek istiyorum ki;
Büyük bir iyi niyetle sevgili kuzinime bir
“Merhaba!” etmek için yola çıkıp, "papağanlı kartpostal duvarı"na
çarpmanın nasıl bir şey olduğunu da görmüş olduk. :)
Fakat öyle de bir niyetlenmişim ki, o an gerçek bir duvara da çarpsam, kolay kolay
vazgeçeceğim yok!
İyi de, şimdi ben ne yazayım bu “İngilizce Bilmeden
Hepinizi I Love You!” kartpostalının altına?
Doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyor. Şaşkınım...
Bu gece bir selam bırakmasam, kim bilir daha kaç
hafta/ay geçer... Kalbim, bu çok sevgili akrabama bir selam bırakmayı; onu düşünüp
önemsediğimi hissettirmeyi çok istiyor.
“Parrot” kartpostalına durup durup baktıkça, iyice şaşkına döndüm.
Görselin altına “Merhaba!” yazmakla yazmamak arasında tereddütte kaldım.
İşim zor, ama imkânsız değildi tabii...
Nasıl olsa internet açıktı...
Yeni bir sekme açmak ve; “-Merhaba Google!” demek ve
ardından “Translate” ricasında
bulunmak yetecekti.
Ricada bulundum.
“Açıl susam açıl!” misali, o an açılan translate kutucuğuna, “Parrot” başlıklı orijinal metni
girdim.
Google’da otomatik çeviri yapıldı.
İşte o çeviri... –ki, virgülüne bile
dokunulmamıştır:
“PAPAĞAN
Bir ölçüde sosyal bir kişiliğe sahip Sürmeli kuş
değilsin. Size sempatik, nazik bir insan yapıyor iyi bir neden olmadan bir
kişi, asla yargılamam. Ne kuş ruhunu benzer?”
...Çeviriye bakınca gördüm ki, ohooo, meğer Google
da “İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You!” çekmiş bize.
Şimdi bu çeviriye bakarak insan bir şeyler yazsa,
başını derde sokar.
Neyse..
Yılgınlığa gerek yok!
Madem bir yola çıktık... İyisi mi ben yine
“İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You!” deyip, Yaradan’a sığınayım... Google çevirisiyle olacak gibi değil... İyisi mi, ben, çeviriyle falan uğraşmayayım. Doğrudan orijinal metne ve o metnin yanındaki güzelim papağan resmine bakarak -aldığım ilhamla- aklıma gelenleri
döktüreyim. :) Ferhan ŞENSOY'un bir bildiği olmasaydı eğer,
“İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love
You!” der miydi hiç?
... Şimdi bakın şu işe!
Sen tut bir “Merhaba!” niyetiyle yola çık, fakat bir
papağan –pardon- “parrot” resmiyle karşılaşınca allak bullak ol.!. ve yetmezmiş gibi hızını alamayıp Homeros’a taş
çıkart. Destan yaz!
Doğrudur... Tek kelimelik o “Merhaba!”yı diyemesek de ciddi ciddi gaza geldik ve baktık ki
ortaya hatırı sayılır boyutta bir destan –pardon- metin çıkmış. Olsun, çünkü ben
aslında bu dünya tatlısı yakınımı ciddiye alıyorum. Zahmetse zahmet, canı sağ olsun! O, bunca zahmetlere
değer. Hatta az bile...
Aslında benim için de fena olmadı.
Kartpostalın içeriğinden hareketle ortaya çıkan
aşağıdaki metni; severek, isteyerek ve inanarak yazdım. Eğer bu yazılanları, çok
sevgili kuzinim bir sohbet tadıyla okursa ve “yaşadığı uzak iklimlerde” ona iyi
gelirse bu yazılanlar, bahtiyar olacağım.
*
Bölüm 2-)
KONUŞAN İNSAN İYİ İNSANDIR
Albenili bir kuş olan papağan; nezaketi ve sosyal
bir kişiliğin karşılığı olarak “konuşma”yı temsil ediyorsa eğer, konuşmak da
“insan” olmayı temsil eder.
Konuşan insan iyi insandır. Bu nedenden ötürü
özgüvenli, açık yürekli insanlar konuşurlar. Çünkü konuşan insanın “gizlisi
saklısı” yoktur. Buna ihtiyaçları da yoktur. Sırf bu nedenle, bilerek isteyerek
konuşup –hatta çok konuşup-, kendilerini ele verirler. Şeffaftırlar çünkü.
Çünkü şeffaflık da hiç fena bir şey değildir. Şeffaf insanlar, ketum ve içten
pazarlıklı insanların tersine, güven vericidirler. Onlarla geçen hayatın tadına
doyulmaz. Huzurlu ve tebessümlüdür o hayat. Çünkü zaten konuşan insanın kendi
iç dünyası da güzel ve huzurludur. Kolay incinebilmelerine karşın, çabuk
toparlanırlar. Kırılgan oldukları kadar, çelik gibi bir iradeye de sahiptirler.
Arı ve durudurlar.
Unutmayalım ki;
İçten pazarlıklı ve konuşmayan insanlar arasından
çıkar Brütüsler. O Brütüsler ki, kendilerine dostça sırtını dönenleri
sırtlarından bıçaklayabilirler.
Fenalık düşünen, ince hesap peşinde koşan insanlar;
açık yürekle konuşanlardan tedirgin de olurlar. Art niyetlidirler çünkü. Yeri
gelir, “Papağan gibi konuşma!” diyerek karşısındakine baskı yapar ve susturmaya
çalışırlar. Ve aslında, -farkında olmadan-
zayıf kişiliklerini ele verirler.
Müzik zevki
gelişmeyenlerin iyi seslere tahammülü yoktur. Konuşma zevki gelişmeyenlerin de
konuşma zevki/becerisi olanlara tahammülü olmayacaktır.
*
Sözlerimizi şöyle bitirebiliriz:
Canlıların -kendi meşreplerine göre- birbirleriyle
iletişim kurma özellikleri olduğunu açıklayan güzel bir söz vardır: “İnsanlar
konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa...” denir. Lakin iyi insanlar “insan
gibi” konuşurken, kötülerin bu tarakta da bezi yoktur. Ne konuşmayı ne de
koklaşmayı bilirler...
Sevdakâr ÇELİK / 17-18 Nisan 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder