5 Eylül 2007 Çarşamba

*...bir de MAZHAR OSMAN'dan dem edelim...*

1884–1951 yılları arasında yaşayan ve
ülkemizde modern psikiyatrinin kurucusu olan
Ord. Prof.Dr. Mazhar Osman Uzman ismi,
günlük konuşma diline bir deyim olarak girmiştir.
Günlük konuşmalarımızda,
biraz da MİZAHî bir anlam katarak;
“Tam Mazhar Osmanlık...” diye
tanımlamaya kalkarız birilerini.
Tıpkı, “Derdini Marko Paşa’ya anlat!” der gibi...
* * *
Sevgili Dostlar,
Dosyalarımı karıştırınca, 2001 tarihli bir gazete kesiği ile karşılaştım.
Bir, Hasan PULUR yazısı...
Belli ki; ilginç, anlamlı bulmuşum. Kesip saklamışım.
...
Gazete - dergi kupürlerini niçin saklarız?.
Bu sorunun yanıtı; “Bir kitabı niçin ediniriz?” sorusundan pek de farklı değildir.
*Bilgi edinmek...
*Edindiğimiz bir bilgiyle yeniden karşılaşınca; onu bu yolla; yinelemek, pekiştirmek...
Galiba, bizi anlatan bir şeylere de rastlamış oluyoruz o yazılarda.
Ara sıra göz atmak içindir bu saklamalarımız, bazen de referans göstermek içindir. (Lakin kolayından sıra da gelmez hani.)
Ve kuşkusuz, paylaşmak içindir böylesi bir tutumun nedeni...
Eşimizle dostumuzla, çoluk çocuğumuzla paylaşmak içindir...
Eh, paylaşmanın kötü bir şey olduğunu kim iddia edebilir ki...
Hani ne derler?...
-“Kısmet bu güneymiş...
”Ve bu derinlikli yazıyı, siz dostlarla da paylaşmakmış kısmet...
* * *
Hasan PULUR ustanın yazısına fazladan bir yorum eklemeye ne hacet?. Yorum içindedir çünkü...
Belirtmeliyim ki; herhangi bir döneme, herhangi bir kişiye gönderme de yoktur yaptığımız işin arkasında. Zaten gerek de yoktur, çünkü insanı ele alan böylesi yazılar kolay eskimez.
Şunu da söylememe izin verin:
Herhangi bir hikâye çalınınca kulağımıza, kendimizi hemen “iyilerin” yerine koyma eğilimimiz ortaya çıkar. Kuşkusuz böyle bir eğilim, “ham” bir tutumdur. Bizi doğruya yönlendirmez. Fazladan, başımızın asıl belasıdır da...
* * *
Siz değerli dostlarla paylaşmaktan mutluluk duyduğum “Mazhar Osmanlıklar!..” adlı yazıyı okurken, bu seferlik şunu yapalım:
Kendi gerçeğimizle yüzleşebilmek için, kendimizi “iyilerin” yerine koymayalım.
-Hep “Ayhan IŞIK”lığa değil, ara sıra “Erol TAŞ”lığa da soyunalım...
(Son cümle kötü bir espriyse, lütfen mazur görün!.)
***
Sağlıcakla kalın!..
............ Sevdakâr ÇELİK .......... >>devam>>

Hiç yorum yok: