Yılmaz Güney
Türkiye' de gülmek sanki suçtur. Nereye gitseniz bir sürü abus suratlıyla karşılaşırsınız. Akademi gibi bir sanat okulunda atölyede güldü diye ben dahil kaç kişi disiplin kuruluna verilmiştir...
1979'da Çivi adında bir mizah gazetesinin hazırlıkları içindeydik. Yalnız karikatür değil, ilginç röportajlar da tasarlamıştık. Mete Akyol bizimle birlikteydi. O sıra Yılmaz Güney İzmit Cezaevi'nde ama kimseyle konuşturulmuyor. Adalet Bakanı Mehmet Can gereken izni verdi, Mete ile birlikte İzmit' e gittik. Müdürün odasında Yılmaz'la görüşürken, politik soru olmaması için müdür bey yanıbaşımızdaydı.
"Hayatta en çok neye güldün?" sorumuza Yılmaz Güney'in yanıtı şöyle oldu:
- Ben hayatta hiç gülmedim. Bana bu soruyu sorduğunuz şu an cezaevindeyim. Gülmek, gülebilmek için çok çaba harcadım ama, bu çabalar nedense boşa çıktı. Ben de çok neşeli olmak isterdim, hep gülebilmek isterdim, belki benim yaradılışım buna izin vermedi. Ama bir olay var ki ona gerçekten güldüm, hem de çok güldüm... Küçüktüm, köy meydanında bir ağacın üzerinde oturuyordum ve meydanı yukarıdan görüyordum. Meydanın bir yanından babam gözüktü, diğer yanından da babamın düşmanı olan biri. Babam incecik, zayıf, çelimsiz bir adamdı. Karşısındaki ise, güçlü kuvvetli, iri yarı... Geldiler, geldiler ve meydanın tam ortasında karşılaşmalarıyla birlikte kavga başladı... Yerlerde sürükleniyorlar, adam babamı dövüyor. Öyle bir an oldu ki, adamın kıçı babamın ağzına geldi. Babam, herifin pantolonunu sıyırdı ve başladı kıçını ısırmaya. Adam nasıl bağırıyor, anlatarnam. Bir ara fırsat buldu ve meydandan bağıra bağıra kaçtı... Bu olay, o yaşımdan bugüne kadar hayatta beni güldürebilen tek olaydır. Buna günlerce güldüm.
Size daha neler neler anlatmayı isterdim ama, başta da söylediğim gibi ben hayatta hiç gülmedim ki...
............. Semih BALCIOĞLU
(Önce Çizdim Sonra Yazdım-YKY, 3.Baskı: İstanbul, Kasım 2oo1)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder