10 Kasım 2007 Cumartesi

YA AŞKA GELİRSE?
Nasreddin Hoca’nın yolu kasabaya düşer. Geceyi bir ahbabının evinde geçirecektir..
Konuk olduğu ev, hayli eski ve ahşap bir yapıdır. Her adım atışta tahta zemin gıcırdamaktadır. Hoca dayanamamış, sözünü söylemiş:
“-Senin evin tahtaları pek de güzel ses veriyor!.”
Evin sahibi şeytanî bir gülüşle;
“-Bizim ev pek sofudur Hoca, ara sıra böyle zikreder!.” demiş.
Hoca bu, laf altında kalacak değil ya:
“-Pek âla, pek güzel de; ya aşka gelip secdeye varırsa?.”
-*-*-*
SU YETMEYİNCE
Hoca abdest almaktadır. Son anda ibrik devrilir ve bir ayağına su yetmez..
Namaz sırasında da yıkanmamış ayağını yukarı kaldırarak namazı kılmaya çalışır.
Yanında saf duranlardan biri bu durumu fark edip sorar:
“-Hocam bu nasıl namaz? “
Nasreddin Hoca fısıltıyla yanıtlar::
“-Bu, bir ayağı abdestsiz namazdır komşu. “
*-*-*
ANİ HORLAMA
Bir arkadaşıyla birlikte kente gider Hoca. Bir hana yerleşirler .
Gecenin bir yarısı arkadaşı;
“-Hocam, uyudun mu?” diye sorar.
“-Buyur gari, bir şey mi oldu? “
“-Yahu Hocam, söylemesi ayıp; biraz borç para isteyecektim.”
Nasreddin Hoca aniden horlamaya başlar ve-
“-Ben aslında şu anda uyuyorum, söylediklerini duymam imkansızdır ha!.” der.
-*-*-*-
HATUNUM, SEN GİT SÜSLEN
Fıkra bu ya... Derler ki:
Hoca ölüm döşeğindeymiş.
Bir ara, hanımını yanına çağırmış.
“-Güzel hatunum, git en güzel esvabını giy, güzel kokular sürün; tak takıştır, sür sürüştür sonra da yanıma gel otur.”
“-A Efendi, bu nasıl söz, delirdin mi gari. Sen bu haldeyken bana süslenmek yakışır mı?.”
“-Azrail bu halinle seni beğenip de benim yerime seni götürürse öyle bir yakışır ki!.”

Hiç yorum yok: