10 Şubat 2008 Pazar

7- Neşeli BULVAR Neşeli BULVAR
BOYUT: 29x40 cm 4 sayfa
-örnek sayının- KİMLİK BİLGİLERİ:
yıl:1
BULVAR GAZETESİNİN PARASIZ MİZAH EKİ
HAZİRAN 1983
...
NEŞELİ BULVAR’dan seçtiklerimiz:
ORHAN BORAN_LEYLEĞİN ÖMRÜ
Kısa bir turnedeydik...
Gösteriler, gezdiğimiz şehirlerin kapalı spor salonlarında yapılıyordu. Ses düzeni ne kadar özenle hazırlanırsa hazırlansın, kapalı spor salonları akustik yönünden, sadece konuşarak gösteri yapan komedyene ters gelir. Normal bir salonda alabileceği reaksiyonu alamaz. Bendeniz böyle durumlarda, çalışma tarzıma pek uymasa da, biraz daha ağır konuşarak, şakaların altını biraz daha kalın çizgilerle çizerek, elimden geldiğince durumu kurtarmaya çalışmıştım.
Bir başka terslik de şuydu:
Mikrofon başına, sahne biçiminde kurulan podyumun hemen arkasından geliyordum ama, gösterim bittiğinde, spor salonunun öbür uçtaki kapısına kadar yürüyerek çıkmam gerekiyordu. Bu da hayli vakit alıyor, alkış erken kesiliyor, ben de defileye çıkmış acemi manken gibi, adımlarımı şaşırıyordum.
Sıkıntının çaresini, orkestra şefimiz buldu.
Şovum bitip de, spor salonunun öbür ucuna doğru yürürken, benim sinyal müziğimi çarlston temposuyla çalıyor, ben de, hiç beceremediğim halde, yürüyüş sırasında sözüm ona beceriksiz birkaç figür taklidi yapıyordum, böylece aradaki kopukluk bağlanıyordu.
Neyse!
Turne yolu üzerinde, şimdi ismini vermeyeceğim bir şehre geldik.
Tek gösteri yapılacaktı.
Program başlamadan önce, sahnemsi podyumun gerisine genç bir kız geldi, yanıma sokuldu:
"-Efendim, bugün benim annemin yaş günü. Acaba sahnedeki konuşmalarınız sırasında, araya bir-iki cümle sıkıştırıp, bunu bir sürpriz olarak söyleyebilir miydiniz?.."

Bu tür isteklere, İstanbul'daki normal salonlarda bile alışıktık. Onun için, gülümseyerek klasik cevabımı verdim:
"-Çok isterdim amma, imkânsız hanım kızım. Lâflarımın belirli bir akış sırası var. Bunun dışına çıkıp zincirlemeyi bozmak, işimi de bozar. Kaldı ki, benim gözlerim bozuktur. Biri miyop, öteki hipermetrop. Mikrofon başına gelince gözlüklerimi çıkarıyorum. Validenizi nasıl tanıyabilirim ki?.."
"-Biz, tribünde değil, protokole ayrılan yerde, yâni sahne seviyesindeki iskemlelerde oturuyoruz. Bakınız üstümde pembe bir elbise var. Annem yanımda oturuyor. Çok kolay..."

Anlaşılan, ısrardan kolay kurtulamayacaktım.
Mırıldandım:
"-Bakalım. Belki isteğinizi yerine getirecek bir fırsat yakalarım."
Gösteri başladı. Sıram geldi. Çıktım. Program akışına göre bana ayrılan 45 dakikayı, zar zor toparladım. İyi bir günümde değildim galiba. Şovumun başarılı geçtiğini pek söyleyemem.
İşim bitince, orkestra sinyal müziğimi çarlston temposuyla çalmaya, ben de öbür uca doğru yürümeye başladım...
Derken gözüme, pembe elbiseli kız ilişti. İşte bu, güzel bir fırsattı. Hem hanım kızımın isteğini yerine getirir, hem sahneden çıkışıma bir renk kazandırabilirdim...
Pembe elbiseli kızın yanında oturan yaşlıca hanımın önüne gelip mübalâğalı bir reverans yaptım, dansa davet ettim. Kalktı. Sinyal müziğinin oldukça komik carlston tempolu müziğiyle, birlikte dans ederek çıkış yerine kadar vardık. Tekrar reverans yaptım. Hanımefendinin elini öpüp teşekkür ettim, görevli bir arkadaşım ona iskemlesine kadar refakat ederken, ben koridora, kulise çıktım.
Aman efendim! Bu çıkış sırasındaki bir alkış, bir alkış... Koca salon çın çın çınladı...
Şovum pek iyi gitmemişse de, çıkış dansındaki başarı tahminimin üstünde olmuş; bu arada, pembe elbiseli genç kızın isteği de yerine gelmişti.
Koridorda, iç rahatlığıyla terimi kurularken, yanıma turne grubunun organizatörü geldi.
Biraz şişinmek istedim:
"-Nasıl? Çıkışta yaptığım numara hârika değil mi? Alkıştan tavan başımıza yıkılacaktı..."
Organizatör, ters ters yüzüme baktı:
"-Tavan başına yıkılsa, gerçekten iyi olurdu. Protokol sırasındaki iskemlelerden, carlston tempolu müziğinle, valinin karısını dansa kaldırdığının farkında mısın?.."

Ya!
Haydi tavan başıma yıkılmadı diyelim...
Fakat o an, yerin yarılıp da neden içine girmediğimi, hâlâ merak ederim...

PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam

Hiç yorum yok: