4 Ekim 2008 Cumartesi

görkem ercan_"Gülmenin Tantanasız Lezzeti"

görkem ercan_"Kahkahalara gömün hayattan çaldığınız her dakikayı, yaşamak budur işte.!." diyerek derse başlardı biyoloji öğretmenimiz. Gülmenin yararlarını fizyolojik ve psikolojik olarak ikiye ayırırdı. (...)

görkem ercan_"Gülmenin Tantanasız Lezzeti"
"Kahkahalara gömün hayattan çaldığınız her dakikayı,yaşamak budur işte.!" diyerek derse başlardi biyoloji öğretmenimiz. Gülmenin yararlarını fizyolojik ve psikolojik olarak ikiye ayırırdı.
Oturup uzun uzun derste işlediklerimizi yazacak değilim, sadece aklımda kalanları paylaşmak istiyorum sizlerle...
Düşündüğümüz şeylere gülmek ile güldüğümüz şeyler üzerine kafa patlatmak faaliyetlerini aynı kefeye koyuyordum çok küçükken. Birbirilerinden bağımsız olduklarını, bu cümleleri yazarken fark ettim.Konu dışına çıkmak istemediğim için sadece gülmenin faydalarından kabaca söz edeceğim. Herkesin bildiğini tahmin etmeme rağmen, ilave etmek istediklerimi gözardı etmek gibi bir lüksümün olmadığı kanaatindeyim.
Minik bir oyunla; okurları da içine katacağım, eklemelerimi yaparken...
Hayal edin ki sizler, gülmenin hiç bir faydası olmadığını ve gelmiş geçmiş en yararsız eylem olduğunu savunuyorsunuz. Ben de argümanımı örneklerle bezemek isteyen, ikna yeteneği güçlü bir kızım.
Saatler ayarlansın.!. Oyun başlıyor.!.Yıllardan beri yüzü gülmeyen bir adam varmış gezegende. Kimse onu eğlendirmeyi beceremiyormuş.Yalnızken bile doya doya kahkahalar atamayacak kadar hünersizmiş. (Kahkahalara boğulmak yetenek mi yoksa beceri mi, o da tartışılır..) Yaş kemale erdikçe yüzündeki çizgileri göremiyor, bu yüzden de kendini her daim genç hissediyormuş.
Bir gün hiç istemediği uzun bir yolculuğa çıkıvermiş. Karşısında eğri burunlu, kambur, çirkin mi çirkin bir kız belirivermiş. Mendebur adam başlamış gülmeye. Kendi gözyaşları içerisinde kaybolurcasına üstelik...
En sonunda herkes gibi gülebildiğine inanırken bir anda yummuş gözlerini. Zamanında gülemediği tüm şeyler için duyduğu pişmanlık bile gecikmiş durum böyle olunca.
*
Geleceğe demir atan insanlar olarak belki de önümüze yüzümüzü güldürecek şeyler çoğu zaman çıkmıyor,yahut çıkanları biz fark edemiyoruz. "Traji komik" terimini meşrulaştıran vakalar son zamanlarda o kadar arttı ki,en büyük sis dalgaları bile ortalığı bu kadar kolay yıkıp geçemez herhalde.
Yaşlı adamın; dudaklarından önce gözlerindeki gülümsemesinin nedeni, çok da kaydadeğer değil aslında... lakin, içindeki hırs hatta kıskançlıktı onu bu gülünç duruma iten.
Dizelerine değer verdiğim bir usta, "Hayatı ciddiye alarak yaşayacaksın" diyerek öğüt veriyor; gülmenin ciddiyetten uzak kaldığını düşünen kaç kişi var bugün? Soluduğumuz hava yaşamın kısa olduğunu yeterince ispatlamıyor mu, öyleyse neden gülmekten nefret etmek?
Bu sorunun cevabi haddinden fazla uzun olabilir ama her şeye rağmen gülümseyebilmek sizce de bir erdem değil mi? Fiil olarak bile iştahımı açmaya yetiyor benim...
Şimdi kendi halime çok gülüyorum, “Ne kadar dağınık yazıyorum.” diye... Anlattıklarım ne düşündürüyor, ne de güldürüyor... Cümlelerimin her biri birbirinden bağımsız gibi... sizler de gelin görmezliğe verin beni :)
“Yüzünüzden gülücük eksik olmasın.!” diye, banal bir final yapmayacağım, aklinizin ucundan bile geçirmeyin, gücenirim :)
“Son gülen iyi güler. / Gülme komşuna, gelir başına.”
türünden atasözleri ve bilumum deyimleri de sıralamayacağım.. Sadece tek istediğim; yanağınızda elini kolunu sallayarak dolaşan gözyaşlarınızın kaynağının, gülmek kadar asil olması...
*
Esen kalmak için gülücüklere her zaman ihtiyacımız var. elimden geldiğince bunu izah etmek istedim. Belki sizlerle paylaştıklarım çok da ikna edeci yahut şehvetli değil... mümkün olduğunca gösterişten ırak kalmaya çalıştım...sürç- ü lisan ettiysem de affola.!.

Gözlerinizi yormayı başardıysam eğer ne mutlu bana :))
Ufak bir dipnot :Ağlarken gözyaşlarımız tuzlu, gülerken ise tatlı..
Ağlarken protein kaybettiğinizi biliyor muydunuz.?.
***Olaya bilimsel bir çerçeve geçirirsem, oyunu kazanabilme olanağımı katmerleyebilirim diye düşündüm :)
Saygılarımla...
*23.09.2008*

Hiç yorum yok: