28 Aralık 2010 Salı

Ferda Balkaya Çetin yazısı: RÜZGÂRLI AĞAÇLAR ZAMANI

…ağaçlar rüzgârın salınımında iken, tüm şehir puslu bir perde ile örtülmüştü.
Her an başka renklere bürünen ufukta, yavaş yavaş / sonra birden kaybolan güneş; içimizdeki güzellik ihtiyacını sanata dönüştürürcesine geriye bırakıyordu izlerini.
Güneşin ufukta kırılan tüm renklerine tanıklık ederken tutulan nefesler, bir su damlası oluyordu gözlerimizden içine akan…
İşte o an ressam fırçasını kullanacaktı; şair, kalemini…
Damarlarımızda kan yerine dolaşan duygularımız ise, ruhumuzun derinliklerinden gelen eşsiz bir ezgi gibi…
Karışacaktı yağmur sonrası dinginliğindeki gökkuşağı, iç dünyamızın renklerine…
Eşsiz bir müzik gibi devam edecekti çalmaya/ doğduğumuz gün bizim için ayrılan yerde…
Bir fırsattı belki de hayata ümitle bağlanabilmek için tabiatın güzelliklerini görebilmek... Yaşama sevincini yitirmemek…
Yıllar, zorlukları öğretirken insana / kendisini korumayı da öğretiyor. Saklıyor bizi yaşadığımız şehir. Sonra da çekip alıyordu üzerimizden o sis perdesini. Eskitiyor fakat eskimiyordu zaman. Buğulu baktırıyordu erguvan renklerle değişen mevsimlere… Yağmur gözlerimizden yağıyor, güneş yüreğimizden yansıyordu evrene…
Ve biz bu ikilemde yol alıyorduk yavaş yavaş; ağaçlar rüzgârın salınımında iken…
  ***Ferda Balkaya Çetin
tıklayınız-> YAZILARIM...

Hiç yorum yok: