19 Kasım 2007 Pazartesi

KARİKATÜRCÜ RAŞİT YAKALI ÖĞRETMENİMİZE
AÇIK MEKTUP
30 Ekim 2oo7 günü BLOG’unuzda, büyük bir heyecanla; “Yarışma başlııyoooooor.!...” dediniz.
Kendi ifadenizle, “mini bir karikatür yarışması” duyurusunda bulundunuz.
Amacınız; eğlendirerek öğretmekti... “Yarışma” ifadesi bu işin tuzu biberi, bahanesiydi.
Toplumsal görevleri olduğunu düşünen “iyi” bir öğretmen gibi düşünüp; GENELDE ülkemiz insanlarına, ÖZELDE gençlere; sanat zevkini aşılamak istiyordunuz: Gençlerin hayata daha sıkı tutunmaları için, daha uygar bir toplumun yaratılmasına katkıda bulunmak için... Amacınız; her zamanki gibi, buydu.

İnsanları at gibi yarıştıran bir yarışma değildi sizinki...
Aksi bir düşüncede olsaydınız, katkıda bulunacaklara “imzalı kitaplarınızı armağan edeceğinizi” söylemek yerine, YARIŞ İPİNİ GÖĞÜSLEYEN ilk bilmem kaç kişinin “Euro ya da Dolar”la ÖDÜLLENDİRİLECEĞİNİ (!) ve ödüllerin de FİLANCA HOLDİNG tarafından karşılanacağını açıklardınız.
Konu bu biçimde ele alınsaydı, 06 Kasım 2007 Salı günü, blogunuza;
"AYIN KONUSU"na ilgi yok.!.. HİÇ KARİKATÜR GELMEDİ... ‘ Ayın Konusu’ adlı bir mini yarışma başlatmış ve küçük ödüller koymuştum, ama şu ana kadar elimize hiçbir çalışma geçmedi.......Beklemeye devam ederken(...)” biçiminde bir açıklama koymanız söz konusu olmayacaktı.... Üstelik, inceden inceye bir hüzün de yaşamayacaktınız.
* * *
-Malum;
görünen köy kılavuz istemiyor. Durum ortadadır.
Etkinliğinizin ödülü, İMZALI KİTAP yerine; “Euro”lu bir yarışma olsaydı manzara şu olacaktı:
*”Eylem ve söylemleri” örtüşmediği halde, eylem ve söylemleri örtüştüğü vehmine kapılan şanlı yiğitler; “hara”larından çıkacaklar ve bilenmiş dişlerini parlata parlata ve arenaya salınan gladyatör hırsıyla, rakip (!) gladyatörü alt etmek mücadelesine girişecekti.
Dolar ya da Euro’yu kapmak için, önce rakibini (!) kapıp, ham yapacaktı. Arkada kalanlara “nal toplatmak” için, bir sonraki yarışmada doping yapmanın yollarını da arayacaktı.
(DOLARLI yarışmalardan ötürü ar damarı çatlayan bileği kavi gladyaTÖRlerin -pardon- bileği kavi “karikaTÖR-cüler”in kopyaya tenezzül etmelerinin sebeb-i hikmeti ne ola ki?.. Hele düşünelim bi yol!..)
* * *
Sanat ürünleri yarış malzemesi olduğu sürece, o ürün sanat ürünü olmaktan; o adam da sanat adamı olmaktan çıkıp, ucubeleşebilir.
Görüyorsunuz...
/ * Sermayesine sermaye katmak için her yolu deneyen ve insanî DEĞERLERİ -peşkeş ve emziklerle- yıkarak yerine kendi “sülük DEĞERLER”ini yerleştiren PAPARAZZİCİ sistem; kendine, gladyatör ruhlu “sen-AT”çılar da yetiştirecekti... Bu türeme, “Kapitalist Sistem Çocuğu sen-AT.!.çılar”, yangına bir kova su ile değil “körük”le gideceklerdi. Yaralı parmağa işemek gibi bir tutum yerine, yarıştan kazandığı paranın miktarıyla övünecekti. (Ne yazık ki, böyle bir yazılı belge var... Yüzüne çarpan her ıslaklığı NİSAN YAĞMURU belleyene, bu belgeye dayalı olarak ne desen yararsızdır... “Havan batsın Mülayim!..” deyip geçilebilir... “Hani, mühim olan insanlıktı Mülayim?” denirse, işe yaramaz. Os’saat yaygarayı basar...
Yağırındandır...)
* /

*SİSTEMİN ORTAYA ÇIKARDIĞI MANZARAYA BAKALIM:
- Sanat yarışmalarında adam kayrıldığını da belirtmek noktasına gelenler, yanlış seçimlerden muzdarip olanlar, isyan ediyorlar. Jürilere güvenmiyorlar. Sanat ürünü yarışmalarından tatmin ve ikna edici sonuçların çıkması için “halk jürisi” önerecek kadar, işi abartıyorlar...
Yani aslında; “Yarışa devam.!” denmek isteniyor..
Açıkça, “Yarışa devam ve mutlaka da benim sağ cebime koy!” denmeyecek kadar kibarlık(!) da gösteriliyor.
(Biz de durup dururken, taraflı jüriler gibi hak yemeyelim. Kibarın hakkı kibara...)
* Nasrettin Hoca nüktedanlığından ilham alma becerisinde olanların (!) akla ziyan buluşları saymakla bitmez... Geçiyoruz.
Özetle; nasıl bir sistemin içinde olunduğunu idrak ve tahlil etmek yerine, BU MEVZUDA İlginç buluşlar ortaya atılıyor, daha da atılacak... Çünkü tartışılan; “sanatı sanat olmaktan çıkaran” AKÇELİ YARIŞMA eylemidir; “Sanatın İŞLEVİ, sanatçının GÖREVİ” değildir.

TIPKI ŞUNUN GİBİ:
Onlarca yıl süren ve sonlandırılmaya niyet edilmeyen “SAVAŞLAR”ı bile, gün gelir kanıksar insanlar... “Artık savaşmayalım!” demek, akla gelmez olur. Düşmanı yenmek için türlü kurnazlıklar, hilebaz öneriler kabul görmeye başlar. Derken bir TRUVA ATI çıkar ortaya... Öldürücü yumruk atılır böylece ve MAÇ BİTER... Skor, 8-0 (sıfır)’lık bir futbol maçı değil, 8 şiddetindeki bir deprem tahribatıdır:
Harabeye dönmüş kentler, ölmüş ya da ölmekten beter olmuş insanlar...
İş işten geçmiş de olsa, “sanat yarışçıları” işte o zaman keplerini önlerine koyup düşünürler. Gördükleri gerçek şudur:
-YENEN (!) DE MAĞLUPTUR, YENİLEN DE...
* * *
EURO ödüllü yarışmalarla ortaya çıkan çirkin “SON”ları tartışmak ve çözüm üretmek yerine; olumsuzluğun esas kaynağının YARIŞMAK olduğu hükmüne varmak gerekir.
Kapitalist sistemin çaldığı davul ve dümbeleğin o hoş sedasına(!) aldanıp, sistemin malzemesi (piyonu) olunduğunu görmek gerekir.
“AKÇE”li yarışmalar işe yaramıyor mu?
Yarıyor.!..
Söyleyelim:
Akçeli yarışmalar -yarıyorsa eğer- tek bir AĞACIN işine yarar...
Çoktaaan “Çirkin Ördek Yavrusu” olanlar için, “Bir orman gibi kardeşçesine”nin hükmü kalmamıştır çünkü / ve artık...
* * *
ARA NOT: Biliyorum, “tiryaki”lere alışkanlıklarının olumsuzluğunu anlatmak güçtür.
Hangi tiryaki, vazgeçemeyeceği alışkanlıklarına dair; hem kendini ve hem de seni beni ikna etmek için bahaneler uydurmamıştır ki?
* * *
Mangalda kül bırakmadan ortaya atılmaya hazır “ZEMBEREKLİ SAAT” mekanizmalı çığırtkanların, yani “at yarışı” rantiyecilerinin kazan kaldırmamaları için, sırtlarını keskin olmayan bir kaşağıyla kaşağılayalım:
“Akçeli yarışmalar yerine, toplumsal yarara dönük SANAT FESTİVALLERİ...” diyelim.
Bi de espri patlatalım:
-İşte o zaman no problem!...
................... Sevdakâr ÇELİK
.................... 13/14 Kasım 2oo7

Hiç yorum yok: