25 Eylül 2010 Cumartesi

cemal süreya'dan can yücel'e_ŞİİR_...
  On Üç, On Beş Yaşında
İkizi Canan’la sürekli kavga ediyor. Bir piyano yüzünden.
19 Mayıs'ta denize giriyor. Top oynuyor. Futbolcu olacak.
Babası bakan olunca küçük mutluluklar döne­mi bitti.
Ankara.
Babaannesi bir pantol almış ona; uzun, ma­vi, upuzun; yürürken ayaklarına dolaşır. Ömrün­ce çıkarmayacak o pantolu. '
Taş mektep orda. Sekiz arkadaşı var. Kırkikindi yağmurları güneşin içinden yağıyor, senin içi­ne yağıyor sanki.
Babasıyla dolaşıyor.
Babası okula geliyor. Öne çıkmasını istiyor. Utanarak öne çıkıyor.
 "Saçlarınızı işte bununki gi­bi kestireceksiniz!"
Ertesi gün saçını başını, üstünü başını dağı­tarak gidiyor okula.
Örnek çocuk.
Yalnız kendi örneğiyle varolmak istedi.
Top oynarken bir arkadaşıyla kavga etse, mü­dür yardımcısı o arkadaşı suçlu buluyordu.
 Bu kü­çük Can'da bütün suçları üstlenme duygusu ya­rattı. Hatta suç arama...
Babasıyla hep mücadele etti. Çok sevdiği.
O söylev verirken Can kaçıp geneleve gidiyor­du. İlk gidişinde belsoğukluğu kaptı.
Ölülere tutkun.
Ertuğrul öldü, şiir yazdı.
Azarde'yi seviyordu. Eli eline değmemişti. Azarde öldü. Şiir yazdı.
Ünlü hocaların ters öğrencisi.
Her şeyini Ankara 'ya borçlu İstanbullu çocuk.
Uzun pantollu çocuk.
Mavi çocuk.
Kir bekleyen çocuk. Atmak için.
Zekâsı toz toprak içinde dinlensin ister.
Bir gün bir büyük şişe votka aldı. Aynanın kar­şısına geçti. Engin bir ayna.
Meraktan ve giysilerinden kurtulmak isterce­sine, yudumlamaya başladı.
Bir yandan da kendini seyrediyordu.
....................... Cemal SÜREYA
MİZAHveŞİİR arşivi_*kaynak:Edebiyatımızda On İnsan Bin Yaşam,
Zeynep Oral, MilliyetSANAT ek’i- +sayı:196, 15.o7.1988)

Hiç yorum yok: