29 Temmuz 2007 Pazar

*-sanatın vazgeçilmezidir özgünlük.*




"Bir sanatçı ne denli nesnel olursa olsun, nesnelliği ancak kendi sanat anlayışının tutarlılığını denetecek güçtedir.

Kimi ayrallıklar dışta bırakılırsa, genellikle sanatçı imgesinin doğal bir sonucudur bu. Çünkü sanatçı -inandığı kendi sanat anlayışını- ürünleriyle uygular.
Bu ürünlerin kendine özgünlük kazanabilmesi için de sanatçının sanat görüşünün başka görüşlerden değişik olması zorunludur.

Yoksa sanatçının kişiliğinden, özgünlüğünden söz etmek olanaksızdır.

Ama sanatçı, özellikle de düşünsel yönden geri kalmış toplumların sanatçısı, başka sanat anlayışını yargılarken, kendi dışındaki her düşünce ve inanış biçimini ancak kendi kalıplarına uygunluğu oranında benimser. Çekinmeden genelleştirebileceğimiz bu tavır, tekil bir beğeniyi tümel kılma çabasını güder. Sanat yapıtının yaratılma sürecinde kaçınılmaz olan bu tutum, başka yaratıları değerlendirmek için bir ölçüt haline getirilince, kişisel beğeniyi tek geçerli beğeni yapma sakıncası doğar. Dolayısıyla, birbirinden değişik birçok beğeninin oluşturduğu edebiyat ve sanat tarihinin ve böylesi bir tarihin başlıca dayanağı olan nesnel yargılama zorunluluğunun dışına çıkma tehlikesi belirir.
Sanatçının kendi görüşünün dışındaki görüşleri geçerli saymasını beklemek en azından sanatçının doğasına ve yaratma sürecinin niteliğine ters düşebilir. Zaten sanatçı kendi sanat anlayışını bunca kıskanmasa, yaratısının özgünlüğünü de sağlayamaz belki.

Bedrettin CÖMERT
(Eleştiriye Beş Kala,
1981 / s.26-27

Hiç yorum yok: