24 Mart 2009 Salı

"NADİR GÜLER"di,
lakin çizgileriyle MUTLU eder ve GÜLDÜRÜRDÜ...
Cemal Nadir GÜLER’in; önce insan, sonra karikatürcü olarak çok sevildiğini biliyoruz. Öldüğü gün İstanbullu esnafın; -ona duyduğu saygı ve sevginin bir ifadesi olarak- kepenk kapatması buna güzel bir örnektir.

Yazı, belge ve anılara ulaştıkça Cemal Nadir’e duyulan sevginin daha derinlerde ve aynı ölçüde heyecan verici olduğunu da görüyoruz.
***Bu bağlamda paylaşmak istediğimiz / iki ustadan iki yazı var elimizde.
İlki, değerli edebiyatçımız Ülkü TAMER’in o1 Nisan 2oo2 tarihli yazısı...
O gün ilkokula giden bir çocuğun ve ninesinin Cemal Nadir hayranlığına işaret edilmektedir bu yazıda...
Buradan anlıyoruz ki / -yaşadığı dönemde- Cemal Nadir’e duyulan sevginin özel hikâyeleri ve hoş anlamlar içeren yanları var... Tıpkı, Ustamız Semih BALCIOĞLU’nun “KOMŞU” adlı yazısında bize aktardığı bilgiler gibi.

....................... Sevdakâr ÇELiK


ÜLKÜ TAMER yazıyor...
Cemal Nadir de
100 yaşında
İlkokula gittiğim sıralarda evimize birçok dergi girerdi. Realite’yi, Ayda Bir’i şöyle bir karıştırır, Akbaba’yı, Amcabey’i, Karikatür’ü elimden bırakamazdım. Ninem en çok Tombul Teyze ile Sıska Dayı’yı sever, yazılarını belki onar kere okuturdu. Ben ise o yaşta bile
Cemal Nadir Güler’in çizgilerini arardım. Cumhuriyet gazetesinde de önce, bazen sadece, Amcabey’e bakardım.
1947’deki erken ölümünden sonra uzun süre başka karikatürlere göz bile atamadım. İçime sinmedi.
Lise sıralarındayken de Hilmi Yücebaş’ın Cemal Nadir derlemesiyle "nefis körletmeye" çalıştım..
/*
Milliyet-PAZAR (o1Nisan2oo2) *

SEMİH BALCIOĞLU yazıyor:
Komşu...
İzmir'
den bir telefon geldi. Arayan, Demir Özbatu adında emekli bir albaydı:
- Semih Bey, ben Bursalıyım. Çocukluğum orada geçti. Rahmetli babam Bursa' da çok tanınan, sevilen, sayılan ve çevresi olan aydın bir öğretmendi. 10 Mart 1926 tarihinde, yani benim beşinci yaş günümde evimizde bir toplantı düzenledi. Tüm dostlarımız bu toplantıya elleri dolu olarak geldiler. Komşumuz ve babamın yakın arkadaşı olan merhum Cemal Nadir de bu toplantıya
davetliydi. Elinde ufak boyda bir resim defteriyle geldi. Bu deftere oradakilerin bir bölümünün portrelerini çizerek defteri bana imzalayıp, armağan etti. Ben, sonra asker oldum ve albaylığa kadar yükselip, emekli oldum. Şimdi eşimle birlikte İzmir'e yerleştim. Bu defter benim için çok değerli bir armağandır. O yaşımdan bugüne kadar titizlikle sakladım. Ama, yaşım geldi seksene dayandı. Hamdolsun sıhhatça iyiyim, her gün bisiklete biniyorum ama, bazı şeyleri de düşünmem lazım. İki çocuğum var, onlar bunun değerini bilemezler. Bilselerdi evdeki iki tane yağlı boya Cemal Nadir resimini kaybetmezlerdi. Şayet kabul ederseniz, bu defteri size armağan etmek istiyorum. Birkaç yıl önce vefat eden annemin de düşüncesi bu idi...
Hiç böyle bir şey beklemiyordum, şaşırdım kaldım. Kabul ettim. Şu yaş ne kötü şey!
Bir süre sonra da defter adresime geldi. İçinde 23 portre var. Her sayfaya bir portre çizilmiş. Altlarına da isimleri yazılmış: Murat Bey, musiki muallimi Rahim Bey, Hasan Şükrü, Nahit Melih ve Muhtar Ahmet gibi...
Cemal Nadir' in İstanbul'a geldikten sonra çizdiklerini çok iyi biliyoruz. Ama ondan öncesine ait elimizde fazla bir bilgi yok. ***Şu görülüyor ki, Cemal Nadir, ünlü olmadan önce de bir karikatürcü gibi yaşamını sürdürmüş.
İstanbul'a çağrılı olarak gelişi bu tarihten iki yıl sonra.(*)

(*) (Önce Çizdim Sonra Yazdım, YKY- 3.Baskı,İstanbul, Kasım 2oo1) ......MİZAH VE ŞİİR'de ilk yayım:o5.o9.2oo7

Hiç yorum yok: